Perşembe, Mayıs 01, 2008

Blog Bağları

Blog yazmanın benim için en keyifli ve tatmin edici yönü; yazılarımın hiç tanımadığım insanların içinde bir yerlere dokunması. Bir şeyleri hatırlatması, yaşatması, gülümsetmesi, hüzünlendirmesi ve o kişinin bunu benimle paylaşması.

Geçen hafta yine böyle bir mail aldım.

Bilecik Osmaneli'den Remzi Bey. İzniyle bana gönderdiği maili paylaşıyorum sizinle.

"Herşey bir takvim arayışı ile başladı. Sonra Google beni blog unuz ile tanıştırdı. Teşekkürler geçmiş zamana verdiğiniz önem adına.

Bilmem bilir misiniz, Anadolu da 1970 li yıllar ve öncesinde takvimler çok önemli idi. Bende Bilecek liyim çok farklı bir ailem olmadığı için yıl içinde 2 kez il dışına çıkar (ist.Bursa gb.) çok mutlu olurduk. Uzun kış gecelerinde aile büyüklerimizle birlikde sobanın yanında yerde minderler üzerine oturarak çay içerek mısır patlarak, ardında isim şehir oynarak geceyi tamamlar.Bir sonraki gününilkokul özlemi ile yatağa girerdik.

İsim şehir oynamak dedimde aklıma geldi. Sobanın hemen arkasındaki mindere büyükannem kalktıkdan sonra mutlaka ben otururdum bilirdimki o minderin altında geçmiş günlere ait saatlimaarif takvimi ve ülkü takviminin okunmuş sayfalarıbiriktirilirdi. Rahmetli annem 1930 yıllarda okutulamamış içinde buruk ve kırık bir ezikliği 67 yaşında bile hep dile getirmişti.

Ve ben annemin bir sırrına saatli maarif takvimlerini saklaması ile erdim rakamları harfleri ve saati okumayı o takvim yapraklarından öğrenmişti......... "

Bilecik Osmanlı'ya ilk başkent olan tarihi çok eskilere dayanan bir şehir. Remzi Bey'den rica ettim bize güzel şehriyle ilgili rotalar bilgiler gönderecek. Şansa bakın ki aynı zamanda Osmaneli belediyesinin fahri basın danışmanıymış.

Yani yakında Bilecik'i de tanıyacağız blogumdan.

Hiç yorum yok: