Perşembe, Ağustos 23, 2007

İçimdeki Fırtına

Derin nefes alma ihtiyacı vardı ama nefesi göğsünün ortasında takılıp kalıyor ve bir nefesi tamamlayamadan yeni bir nefes almak zorunda kalıyordu. Herşey boğuyordu.

İşten yarım saat erken çıkıp dışarı attığımda kendimi daha iyiydim. Evdeyse bu hislerden hiç biri yoktu.

Neden bilmem tekrarlayan o bildik rutinlerde onunla görüşmek gibi bir fantazi oluşmuş kafamda. Son öğle yemeği davetime de olumlu tepki verince, sanki o gün onu görecekmiş hissine kapıldım.

Ama öyle bir şey olmadı.

Öğleden sonra yine hastalıklı halim nüksetmeye başladı. İçimdeki bir sürü karışık duygu bir araya geldiğinde içinden çıkılmaz bir hal aldı. Okuduğum son roman Balatlı Maria'daki 13.yy İstanbul'unda olmak devaydı sanki bana.

Kanlı Kilise, Balat, Ayvansaray, Eminönü, Sultanahmet, Galata, O, surlar, kiliseler, yollar.

Bir güç beni Eminönü'ne doğru çekiyordu. 17:15'te Beşiktaş'taki işim bitince taksiye bindim. Ne yapacağımı bilmeden "Eminönü" dedim. Gerçekten de orada ne yapmak istediğimi yada ne bulmayı ümit ettiğimi bilmiyordum.

YeniCami'den Eminönü'ne giren sokağın başında taksiden indiğimde ne yapacağımı çok iyi biliyormuşcasına, kendinden emin hızlı adımlarla sokağın içine doğru yürümeye başladım.

İçimden şüphesiz ki o geçiyordu. Ona yakın olmak ondan sadece bir kaç yüz metre, bir sokak uzakta olmak. Aramak, arayıp da ne diyeceğim? Karmakarışık.

Yolu ikiye bölen tarihi binanın önüne geldiğimde; soldan gitsem kapısının önüne çıkan yol. Önünden geçmeye cesaretim yok. Diğer yandan kızgınım. O an onu arayamayacak, aramayacak kadar benden uzaklaştığı için. Arnavut kaldırımlı sağdaki yoldan aynı sertlikte kendinden emin, hedefi olan -ki yok- adımlarla yürümeye devam ettim.

Aklımda hastalıklı bir şekilde O.

Onu gören yolun başına geldiğimde kısa bir an durup sokağa baktım. Sokaktaki hiç bir şeyi, hiç bir dükkanı seçemedim. Neyin ne olduğunu anlamadım.

Bir şey yapmış olmak için, kapanmak üzere olan bir hana dalıp, orada da yine ne aradığını çok iyi bilen bir ifadeyle hızlı bir tur atıp çıktım. Saat 6 olmuştu.

Aşağı doğru yürürken yine sokağa baktım. Kapalı kepenkler gördüm sadece gerçekliğinden emin olamadığım.

Ama dönüş yolunda içimdeki fırtına dinmişti.

Hiç yorum yok: