Salı, Şubat 08, 2011

Zamansız Zamanlar

Olmuyo böyle olmuyo...
Yazmaya hevesli bir blogger olarak internet bağlantısıdır, iş yoğunluğudur engellerini aşıp da yazmak 100 metre engelli koşmaya benziyor.

Engellere meydan okuyup kaleme kağıda döktüklerimi sonra oturup bi de bilgisayar başında yazmak, yazımın ruhunu öldürüyor.

İnternet mi yazmayı öldürüyor, kağıda yazılanlar tuşlara basarken mi ruhunu teslim ediyor bilmiyorum.

Belki siz fark etmiyorsunuz kağıttan bilgisayara geçenlerle doğrudan bilgisayarda yazdıklarımı ama ben yazarken farkediyorum. Vermek istediğim heyecanı, tutkuyu paylaşamıyormuşum gibi geliyor.

Perşembe gecesi yazmayı istediğim sevgiyi, çoşkuyu, heyecanı; internetti kalemdi kağıttı derken cumartesi yazınca duygunun şekli şemali değişip yapamadıklarıma kızgınlığıma dönüşüverdi...

Yani yazmak da temel ihtiyaçlar yemek yemek, su içmek, tuvalete gitmek gibi bünye ihtiyaç duyduğunda olmalı ki susuzluğu gidersin, rahatlatsın.

Yine nerden nereye getirdim konuyu...

İşte kalem kağıtla yazarken daha oturaklı daha edebi şeyler yazmak dürtüsüyle yayılmadan konunun yan yollarına sapmadan zarif cümleler kurmaya çalışıyorum. Ama tuşlar elimin altında olunca beynime üşüşen her kelime her konu, amacından sapmak pahasına huzurlarınıza düşüyor.

Sürçü lisan ediyorsam affola :)))

Hiç yorum yok: