Çarşamba, Aralık 16, 2009

Yüksek Sesli Düşünceler

Kim bilir kaç saattir sıcak suyun altında durmaktan büzüşmüş bembeyaz olmuş parmaklarım.

Düşünüyorum, pek çok şeyi. Pek çok kişiyi.

Kalabalık bir topluluk, parlak ışıklar, bir sahne etrafında onlarca masada pek çok kadın ve erkek. Önceden öğretilmiş rollerini oynuyorlar. Sonun başlangıcını mı, yeni yılı mı kutluyorlar bilinmez. İlk ve son kez bir araya gelecekler. Bir daha o çatı, çatı olsa bile onlar olmayacak. Kimi farkında kimi di'il. Acı bir tebessüm sadece.

Bir kadın; rönesans dönemi İtalya'sında uzun boylu, esmer, ince yapılı, kocaman kahverengi gözleri ve koyu kestane saçlarıyla. Döneminin ötesinde birilerini bir şeyleri kurtarmaya çalışıyor, korkusuz, biraz da hesapsız. Haksızlığa boyun eğmeyen, eğdirmeyen. Asi ruhlu. Ne yazık ki darağacında son buluyor kavgaları.

Buluyor mu?

Bedeni son bulsa da, ruhun kavgası hiç biter mi?

Başka bir bedende; belki biraz daha sakin biraz daha korkak,

Boğazına dayanan bir şey giydiğinde boğulacakmış gibi hissedip bilmeden geçmişi, elini boynuna götüren; içindeki kavgaları bitirmek için İstanbul'un kucağına doğan...

Bir adam; masalın kahramanı.

Kahraman?????

Kimin?

Neyin?

Hangi masalın?

Masal var mıydı?

Ne zaman başlamıştı?

Nerde bitmişti?

Kim uyuya kalmıştı?

Anlatan mı, dinleyen mi, kuran mı?

????????????

Hiç yorum yok: