Salı, Ekim 25, 2005

Pazarlama

Üniversite eğitimim sırasında hocalarımızın bize ilk öğrettiği şey pazarlama ile satışın asla aynı şey olmadığı ve doğru kelimeyi doğru yerde kullanmamızın ne kadar önemli olduğuydu. Hatta pek çok iş görüşmem sırasında hedeflerimi belirtirken bu farkı vurgulayarak yaptığım açıklamalar; olumsuz sonuçlar almama yol açtıysa da ben pazarlamayı seviyorum.

Bugünlerde medyada “Türkiye’yi pazarlamak” cümlesinin taşıdığı kötü anlamlar!! tartışılıyor. Politika, üzerine yorum yapmayacağım bir alan olduğu için bu konuda bir şey yazmıycam. Ama pazarlama konusunda naçizane bilgilerimle küçük bir şeyler yazmak istiyorum.

Yüzlerce tanımı olan pazarlamanın bence en basit ve kapsamlısı olduğunu düşündüğüm; üretim öncesinden başlayıp satış sonrasına kadar olan tüm faaliyetleri kapsayan bir süreç olduğudur. Dikkat ettiyseniz cümlede pazarlananın ne olduğu geçmiyor. Ürün ve hizmet diye genellenebilir ama dünyaca ünlü bir starın star olması da, sosyal bir hareketin, düşüncenin yada felsefenin taraftar bulup yayılması da göz önüne alındığında –herşey- demek belki daha doğru olur.

Satışa ise bu sürecin takas tarafı diyebiliriz, karşılığında elde edilmek istenenin alındığı. Pazarlama yıllardır ülkemizde kapı kapı gezip satış yapanlara, pazarcılara kısacası gerçek pazarlama dışında herşeye mal edildi.

Günlük yaşantımızın her anında pazarlamaya ilişkin bir şeyler yapıyoruz farkında olmadan. İşe alınmak için yaşadığımız başvuru sürecinde pazarlama olmadığını kim iddia edebilir. Ülkemize daha çok turist çekebilmek için yapılanlar da pazarlama değil mi yoksa?

Pek çoğuna göre bir tek cümle için bu kadar yazmam saçma gelebilir. Ancak herşeyin doğru şekliyle, hak ettiği biçimde kullanılması gerektiğini düşünüyorum. Adım Yonca ve bana Yaprak denmesinin benim için hiç bir anlamı olmadığı gibi.